Tefecilik Suçu, Cezası ve Unsurları
Genel Olarak Tefecilik Suçu
Tefecilik suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmında düzenlenmiştir. Suçun unsurlarını düzenleyen TCK’nın 241. Maddesi şu şekilde kaleme alınmıştır. “Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
Maddi Unsur
Tefecilik suçunun maddi unsuru kazanç elde etmek maksadıyla bir başkasına ödünç para vermektir. İzlenen suç politikası nedeni ile burada yalnızca ödünç parayı veren kişi bu suçun failidir. Ödünç parayı alan kişi açısından herhangi bir cezai yaptırım öngörülmemiştir.
Ödünç paranın kazanç elde etmek için verilmesi yeterlidir. Ayrıca paranın faiz ile ve ya başka bir ad altında verilmesi suçun oluşumu açısından önemli değildir. Bu açıdan kazanç amacı gütmeyen para verme hallerinde söz konusu suçun oluşmayacağını söyleyebiliriz. Örneğin paraya ihtiyacı olan kişiye yardımcı olmak amacıyla para verip bir süre sonra geri alınması tefecilik kapsamında değerlendirilmeyecektir.
Suçun Konusu
Suçun konusunu kazanç karşılığı başkasına verilen ödünç para oluşturur. Türk Dil Kurumu sözlüğünde ödüncün tanımına yer verilmiştir. Buna göre ileride geri verilmek veya alınmak şartıyla alınan veya verilen şey ödünç olarak nitelendirilir. Ancak burada ödünç olarak verilen her şey bu suçun konusunu oluşturmamaktadır. Madde metninde de açık şekilde ifade edildiği gibi yalnızca “para” bu suçun konusunu teşkil etmektedir. Bu açıdan para dışındaki altın, gümüş gibi eşyaların tefecilik suçunun konusu olamayacağını söyleyebiliriz. Öte yandan paranın Türk parası ya da yabancı para olması suçun oluşumu bakımından önem arz etmemektedir.
Tefecilik Suçu Türleri
Tefecilik suçu, üç şekilde işlenebilir. Bunlardan ilki doğrudan ödünç para vermek sureti ile işlenmesidir. Örneğin bir kimseye 1.000 para verilmesi ve 2 ay sonra 1.200 ödeneceği hususunda anlaşılması durumunda suç oluşmuş olur.
Suçun işlenmesinde ikinci yöntem ‘senet kırdırma’ denen yöntemdir. Türk Ticaret Kanuna göre poliçe, bono ve çek kambiyo senetleridir. Kambiyo senetleri kural olarak ödeme araçlarıdır. İşte bu tip senetlerin amacı dışında kullanılarak tefecilik suçunun işlenmesi de mümkündür. Örneğin vadesi gelmemiş bononun vadesinden önce başkasına verilerek karşılığında bonoda yazılı meblağdan daha az bir paranın alınması durumunda tefecilik suçu oluşur. Çünkü, bu durumda bononun el değiştirmesi, kişiler arasındaki alacak borç ilişkisine dayanmamaktadır. Başka bir ifade ile, bu durumda, ödeme aracı olan bononun kendisi satılmakta ve satın alınmaktadır. Bu haliyle de tefecilik suçu ortaya çıkmaktadır.
Tefecilik suçunun işlenmesindeki son usül ise, pos cihazı tefeciliği dediğimiz yöntemdir. Bilindiği üzere pos cihazları ticari hayatta yaygın bir şekilde kullanılan ödeme aracıdır. Bu yöntemde para alacak olan kişinin, kredi kartından çekilen miktardan daha azının ona verilmesi söz konusudur. Örneğin paraya ihtiyacı olan bir kişi kuyumcuya gidiyor. Herhangi bir mal almadan kredi kartı ile kuyumcunun pos cihazından 2.000 TL para çektiriyor. Karşılığında da 1.500 TL para alıyor. İşte bu durumda kuyumcu tarafından pos tefeciliği yöntemiyle suç işlenmiş olacaktır.
Tefecilik Suçuna Etki Eden Nedenler
Bu suçun oluşması için öncelikle ikrazatçılık yapmak üzere yetkili organlardan izin alınmamış olması şarttır. Ya da usulune uygun alınan iznin iptal edilmiş olması gerekmektedir. İkrazatçı 90 Sayılı KHK’da şu şekilde tanımlanmıştır. Devamlı ve mutad meslek halinde, faiz veya her ne ad altında olursa olsun bir ivaz karşılığı veya ipotek almak suretiyle,
- ödünç para verme işleriyle uğraşan veya
- ödünç para verme işlerine aracılık eden
- kendilerine faaliyet izni verilen
gerçek kişilerdir. Şu halde izin alınarak faiz karşılığında ödünç para verilmesi halinde suç oluşmayacaktır. Başka bir ifade ile yetkili merciden alınan izin eylemi hukuka uygun hale getirecektir.
Hukuki Yarar
Tefecilik suçu ile korunan hukuki yarar, ekonomik kuralların ve serbest rekabet mekanizmasının işleyişinin bozulması ve kamu güvenliğinin korunmasıdır.
Sonuç
Tefecilik suçu, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verme eylemiyle tamamlanır. 5237 sayılı TCK yürürlüğe girmeden önceki dönemde tefecilik suçunun oluşması için farklı şartlar aranmaktaydı. Buna göre suçun oluşumu için sürekli ve sistemli bir biçimde faiz karşılığı ödünç para verilmesi gerekiyordu. 5237 sayılı TCK’nun 241. maddesindeki düzenlemeyle bu sistemden vazgeçilmiştir. Artık, kişinin yalnızca bir kişiye dahi ödünç para vermesi suçun oluşması için yeterlidir. Bunun dışında failin bu işi meslek haline dönüştürüp dönüştürmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Bu nedenle suçun temadi ettiğinden ve birden fazla kişiye ödünç para verilmesinin tek suç oluşturduğundan bahsedilemeyecektir. Nitekim tefecilik suçuna ilişkin Yargıtay uygulamaları da bu yöndedir.
İspat etmek için fahiş bir miktarda ödünç para verildiğinin ispatı yeterli olacaktır. Bunun yanında tefecilik olarak meslek haline getirmek ya da daha önce böyle bir eylem gerçekleştirmemek suçun oluşması için bir unsur teşkil etmeyecektir. Bu nedenle tefeciliğin meslek haline getirilmesi ispat şartı değildir.
Yargıtay uygulaması ve doktrinde ifade edildiği üzere Tefecilik suçunun oluşması için failin elde ettiği fazla değerin (faiz) piyasa koşullarının üstünde bir değer olması veya başka bir deyişle ödünç vermiş olduğu paranın piyasa şartlarında uğradığı değer kaybından daha fazla miktarda olması gerekmektedir.
Tefecilik suçlarına karşı yargı mercii asliye hukuk mahkemesi olarak belirlenmiştir. Tefecilik suçu şikâyete bağlı bir suç olmadığı için, savcılık tarafından kamu davası açılarak başlatılır. Kişinin şikâyetini geri çekmesi bu nedenle davanın kapanmasına neden olmaz.