Boşanma sonrası depresyon nasıl olur ?
Günümüzde evliliklerinin amacını, sevme ve sevilmeye dair duygusal tatmin, çeşitli bireysel ihtiyaçların karşılanması ve giderek zorlaşan yaşam koşullarında birinden destek alarak hayatı paylaşmak ve çocuk sahibi olmak olarak özetleyebiliriz. Bir kişinin evlenmesi için en önemli motivasyon kaynağı, evli olmanın bireysel mutluluğun sağlanmasına katkı sağlayacağına olan inançtır. Evlilik bir sorumluluk, bir görev paylaşımı olarak algılanacağı gibi romantik aşka birlikte yaşama isteği olarak da algılanabilir. Modern toplumlarda her alanda olan değişiklikler doğal olarak evlilik kavramını, aile kavramını ve aileye bakış açısını değiştirmiştir. Bu değişikliklerin bir sonucu da evliliklerin sonlandırılma oranlarındaki artmadır.
Boşanma ve sonrası
Boşanma, tanım olarak aile birliğini sona erdiren yasal bir karardır. Yasalar çerçevesinde yapılmış olan resmi bir evliliğin yine yasal olarak tamamen sona erdirilmesi olarak tanımlanabilir. Sosyolojik olarak kadın ve erkek arasında yasal, duygusal ve cinsel bağların bitirilmesi anlamına gelir. Psikolojik olarak baktığımızda ise boşanma, ailenin bölünmesi, kadın ve erkeğin arkadaş çevrelerini ve kök ailelerini de etkileyecek biçimde psikolojik sonuçları olan karmaşık bir durum olarak değerlendirilebilir.
Son yıllarda özellikle İzmir’de görülen boşanma oranlarındaki artış ve boşanma sonrası yaşanan sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlar psikiyatristlerin ilgi alanı içindedir. İsteyerek ve anlaşmalı olarak sonlandırılmış bir evlilikte bile sonlandırma ve yeni bir başlangıca adaptasyona dair psikolojik sıkıntılar yaşanabilir. Bu gibi durumlarda psikolojik destek almak ilerideki yaşam için avantajlı bir başlangıç için katkı sağlayacaktır.
Boşanmaya neden olay olayların birçoğu boşanma sonrasındaki hayatı inşa ederken yine sorun olarak kişilerin karşısına çıkar. Boşanma, kaçınılmaz olarak hem kadın hem de erkek için yeni bir yaşama adapte olmak için birçok zorluğu beraberinde getirir. Bu zorluklar kişilerde kaygı bozukluğu, stres, depresyon gibi psikolojik ve psikiyatrik sonuçlara yol açabilir. Tam da yeni bir hayata adapte olmaya çalışırken ortaya çıkan ruhsal sorunlar çözüme ulaşmayı ve doğru çözümü görmeyi çok zorlaştırır ve adaptasyon sağlanamaz.
Yapılan çalışmalarda boşanma sonrası özellikle kadınlarda yaşamın zorlaştığı ve varsa çocuklarıyla ilgili kaygılar, beraberinde uyum bozukluğu ve depresyon gibi sorunlara yol açtığı gösterilmiştir. Özellikle çalışmayan kadınlarda boşanmanın yarattığı ekonomik bunalım, kadının yeni hayatına adaptasyon sürecinde oldukça etkili olmaktadır ve bazen psikolojik sorunlara neden olmaktadır.
Boşanmayla birlikte arkadaşlar ve kök ailelerle var olan ilişkinin yeniden tanımlanması ve düzenlenmesi gereklidir. Çoğunlukla evlilik sürecinle eşle oluşturulan arkadaş çevresi de kaybedilebilir. Ayrıca ne kadar modern olarak tanımlasak da İzmir’de bile toplum hala boşanmaya karşı direnç gösterir ve özellikle boşanmış kadına karşı ‘başarısız olmuş’ gözüyle bakmaya devam etmektedir.
Bu bazen kök ailenin de kadına karşı olmasına neden olmaktadır. Ailesi boşanmış kadına karşı daha baskıcı ve daha kontrolcü bir tutum sergileyebilir. Bununla birlikte boşanmış kişilerin kendisi de evli çiftlerin yakınında olmak istemeyebilirler.
Kıskanma, kendini mutsuz hissetme, kendileri hakkında konuşulduğu endişesi, kendilerinin yargılandığı endişesi taşıyabilirler. Böylece sosyal izolasyon ve baskı hissi artar. Nedeni ne olursa olsun boşanmış kadınlar evli hemcinslerine göre daha izole bir yaşam sürerler ve bu durum onların daha yalnız hissetmelerine sebep olur. Bir çözüm bulunmazsa bu baskılar ilerleyen zamanlarda depresyon gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. İdeal olan bu tür ruhsal bozukluklar gelişmeden psikiyatri uzmanından yardım almaktır.
Boşanma öncesi:
Bireyler duygusal olarak uzaklaşılan, artık bazı şeylerin eskisi gibi olmadığı hissedilen dönemdir. Evde tartışmalar artar ve paylaşımlar belirgin düzeyde azalır. Eşlerden biri ya da ikisi artık sonlandırma kararını düşünmeye başlamıştır.
Boşanma sırası:
Bireyler bu süreçte eşlerden birisi daha kararlı ve güçlü olurken diğer eş, güçsüz, çaresiz, yalnız, hüzünlü, yıkılmış, depresif, kızgın hissedebilir. Kararlara müdahale edilmemesi, görüş belirtilmemesi eşler açısından daha sağlıklı olacaktır. Çocuklar bu devrede yaşadıkları endişeler ile ilgili olarak rahatlatılmalıdır.
Boşanma sonrası:
Bireyler yaşama yeni bir başlangıç yapma zamanı gelmiştir. Eşlerden bazıları bunu başarabilirken bazıları ise bu süreçten daha yorgun çıkabilir. Bu süreci kabullenememe, yaşanan pişmanlık duyguları, gelecekle ilgili kaygılar, ne yapacağını bilememe gibi duygular yaşanabilir. Gelecekle ilgili plan yapma, yaşamdan ve ilişkilerden yeni şeyler bekleme, bunlar için çaba gösterme kişinin artık sağlıklı olduğunun bir göstergesidir.Klasik model boşanan çiftlerde çeşitli derecelerde gözlemlenebilir 5 özellik vardır.
Boşanma Sürecinde Kadınların Karşılaşabilecekleri Zorluklar ve Yapılması Gerekenler
Boşanma, resmi nikah ile hayatlarını birleştiren çiftlerin kişilikleri, görüşleri, inançları, alışkanlıkları bakımından anlaşamayarak ya da birbirlerine uyum sağlayamayarak evliliklerini sonlandırmaları olarak tanımlanabilir. Boşanmadaki temel amaç aile fertleri için daha rahat, sağlıklı ve huzurlu bir hayat yaşamaktır. Unutulmamalıdır ki boşanma da evlenme kadar doğal bir olaydır. Ancak kadınlarda bu durum erkeklere göre daha sancılı geçebilmektedir.
Boşanmanın Kadın Üzerindeki Etkileri
-Kadınlar için boşanma süreci, gerek toplumsal baskı gerekse kişisel sıkıntılar sebebiyle zorlu bir süreç olarak yaşanabilmektedir.
-Finansal sorunlar kadınları zorlayan bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak kendi ayakları üzerinde durabilen ve çalışan kadınlarda, maddi kısım sorun olmaktan çıkmaktadır.
-Toplum tarafından boşanmış kadın algısına maruz kalan kadınlarda; uykusuzluk veya aşırı uyuma, iştahta artış veya azalış, dikkatte bouzlma, içe çekilme, sosyal ilişkilerde azalma gibi depresif belirtiler gözlemlenebilir.
-Alışmış olduğu düzenden ayrılacak olmak kadın üzerinde kaygı ve huzursuzluk yaratabilir.
-Özellikle çocuğu olan kadınlar, boşanma sürecinde hem kendisini hem de çocuğunu düşünmek durumunda kalır. Çocuğunun psikolojisini ön planda tutarak, çocuğunun da bu durumu en az hasarla atlatması için elinden geleni yapar. Burada önemli olan nokta çocuklarını babasız büyütmemek adına, boşanmaktan vazgeçme ve kendi mutsuzluğunu devam ettirme durumunun yaşanabilmesi evresidir. Ancak unutulmamalıdır ki mutsuz bir şekilde sürdürülen evlilik, çocuğun hayatına çok daha olumsuz yansıyacaktır.
Mutsuz bir anne baba ile beraber yaşayan çocuğun psikolojisi, ayrılmış ancak mutlu ve sağlıklı psikolojisi olan anne-baba ile yaşayan çocuklara göre daha fazla bozulacak ve etkilenecektir. Önemli olan annenin çocuğa babası ile ayrılsalar dahi anne ve baba olmaya devam edecekleri güvenini vermesidir. Ve boşanma kararı kadını daha mutlu edecekse bu kararın arkasında durmalıdır.
-Kadınlar boşanma sürecinde bir daha kimse ile birlikte olmak istemedikleri ve eğer yeni bir birliktelik yaşarlarsa yine aynı şekilde sonlanacağı gibi bir düşünceye kapılabilmektedirler. Ancak bu düşünce boşanmanın vermiş olduğu olumsuz bir düşünce biçimidir. Ve boşanma süreci sonlandıktan ve yeni hayata alışıldıktan sonra bu olumsuz düşünce de azalmaktadır.
-Boşanmayı isteyen taraf kadınsa evliliği kurtarabilceğine, ancak bunun için çabalamadığı yönünde düşüncelere kapılabilir veya çevresinden bu gibi söylemlere maruz kalabilir. Ancak önemli olan evliliğin karşılıklı anlaşmazlıklar doğrultusunda sonlandırıldığının farkında olmaktır.
Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın