Deprem can ve mal kayıplarının tazmini
Ülkemizde en sık rastladığımız ve etki bakımından da en geniş afet, depremler olup ülkemiz dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda ülkemizde birçok yıkıcı deprem olmuştur.
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat Pazartesi günü 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki ayrı deprem meydana geldi. Merkez üssü Pazarcık ilçesi olan ve saat 04.17 meydana gelen ilk depremin büyüklüğünün 7,7 olduğunu açıklandı. İlk depremin ardından aynı gün saat 13.24’te merkez üssü Elbistan ilçesi olan 7,6 büyüklüğünde ikinci bir deprem daha meydana geldi. Ana depremler ve artçı depremler toplam 10 il birden şiddetli bir şekilde etkilendi. Kahramanmaraş ve Hatay başta olmak üzere Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman ve Malatya illerinde deprem büyük yıkıma, can ve mal kaybına yol açtı. Depremlerin ülkemizin bir gerçeği olduğu ve gelecekte de olmaya devam edeceği bir maalesef bir gerçektir.
Zorunlu deprem sigortası kapsamı
Uygulamada zorunlu deprem sigortası yaptıran kişiler, örneğin 2.250.000-TL değerinde gösterilen evlerinin depremde yıkılmış olması durumunda böyle bir meblağın kurum tarafından ödeneceği yanılgısına düşmektedirler. Bu yanlış bir beklentidir. Zorunlu deprem sigortasına dahil olmayan teminatlar şöyledir;
- Enkaz kaldırma masrafları, kar kaybı, iş durması, kira mahrumiyeti, alternatif ikametgah ve işyeri masrafları, mali sorumluluklar ve benzeri dolaylı zararlar,
- Her türlü taşınır mal, eşya ve benzerleri,
- Ölüm dahil olmak üzere tüm bedeni zararlar,
- Manevi tazminat talepleri,
- Deprem ve deprem sonucu oluşan yangın, infilak, dev dalga (tsunami) veya yer kaymasının dışında kalan hasarlar,
- Belirli bir deprem hadisesine bağlı olmaksızın binanın kendi kusur ve özellikleri nedeniyle zamanla oluşan zararlar.
- Bu zararlar teminata dahil değildir.
Sigorta bedeli tespitinde kullanılan formül şöyledir;
Sigorta bedeli=Meskenin brüt yüzölçümü x Yapı tarzı için belirlenen m2 bedeli
Gizli Ayıp
DASK’ın yanında sıfır bina alanlar haklarını müteahhitlerden de talep edebilir. Müteahhitler teslimden itibaren 5 yıl boyunca üretim hatalarından tüketiciye karşı sorumludur. Boru patlarsa, çatı akarsa yapmak zorundadır. Ancak bunun yanında inşaat, projeye uygun yapılmadıysa veya firma vaat ettiği kalitede malzeme kullanmadıysa özellikle statik projede yer alan taşıyıcı unsurları tam olarak gerçekleştirmediyse bu defa sorumluluk bina ömür boyunca sürer. Evi 20 yıl önce alan da ‘gizli ayıp’ olduğu için hakkını arayabilir.
Çünkü vatandaş betonunun kalitesini, demirin cinsini çıplak gözle bakıp anlayamaz. Eğer sıfır aldığınız bina depremde hasar gördüyse önce belediyeye risk ve hasar durumunu tespit ettirmeli, ertesinde ilgili firmaya ihtarname gönderilmelidir.
Tespit aşamasında bir başka yol da Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurmak. İhtarname sonrası hak talebi için arabulucuya başvurmak gerekir. Arabulucuda sorun çözülmezse harç ödemeden tüketici mahkemesinde dava açılabilir. Vatandaş DASK’tan talep edemediği kırılan eşya, hasar nedeniyle otelde konaklama, geçici ikamet kirası ve iş kaybı gibi birçok gider kalemini de ilgili firmadan isteyebilir. Ancak firma iflas etmiş veya ortadan kaybolmuşsa maalesef bu noktada tüketicinin bir sonuca ulaşması pek mümkün olamamaktadır.
Kentsel dönüşüm
Depremden hasarsız, az hasarlı, orta hasarlı çıkan bir binanın riskli olduğu ilgili kuruluşlarca tespit edilirse 6306 sayılı yasanın sağladığı kentsel dönüşüm imkanlardan faydalanılarak dönüşüm gerçekleştirilebilir.
Riskli konutunu dönüştürmek isteyen malikler; yapılacak olan işlem, sözleşme, devir ve tesciller ile uygulamalar, noter harcı, tapu harcı, belediyelerce alınan harçlar, damga vergisi, veraset ve intikal vergisi, döner sermaye ücreti ve diğer ücretlerden; kullandırılan krediler sebebiyle lehe alınacak paralar ise banka ve sigorta muameleleri vergisinden müstesnadır.
-İDARE HUKUKU KAPSAMINDA İDARE MAHKEMELERİNDE BAŞVURULABİLECEK HUKUKİ YOLLAR
Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde yaşanan afetler / doğa olayları her ne kadar idarenin sorumluluğunu kısmen veya tamamen ortadan kaldıran mücbir sebep, olarak algılansa da deprem kuşağında yer alan, devamlı depremlerin olduğu bir bölgede depremin mücbir sebep olarak nitelendirilmesi aklen, mantıken ve hukuken mümkün değildir.
Deprem kuşağında yer alan, büyük bir kısmı deprem bölgesi içinde kalan ülkemizde de önlenmesi mümkün olmasa bile idarece gerekli önlemlerin alınması yasal bir zorunluluktur. Gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmin edilmesi maksadıyla idare aleyhine maddi ve manevi tazminat davaları açılabilmektedir.
İdare deprem öncesinde gerekli önlem ve tedbirleri almakla yükümlüdür.
Danıştay kararlarında da belirtildiği üzere, idarenin deprem nedeniyle oluşacak zarardan sorumluluğu; yapının üzerinde bulunduğu zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izninin bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda üzerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevini yapıp yapmadığı, idarece gerekli önemlerin alınıp alınmadığı hususlarını kapsamaktadır. Bahse konu tüm bu hususlar, zarar/afet meydana gelmeden önceki süreçte dikkat edilmesi gerekenlerdir.
Deprem kuşağında yer alan bir bölgede yürütülen faaliyetlerde idarenin mücbir sebebe dayanarak sorumluluktan kurtulması söz konusu değildir.
Deprem Sonrası İdarenin Sorumluluğu – Hizmet Kusuru
Depremden sonra yürütülecek faaliyetler de kuşkusuz kamu hizmetidir. İdare kamu hizmetlerinin kurulması ve işletilmesinden kaynaklanan kusurlar nedeniyle doğacak zararlardan sorumludur. Hizmet kusuru kamu hizmetinin geç işlemesi, hiç işlememesi veya gereği gibi işlememesi şeklinde oluşabilir. Afet mahallinde ve yıkıntı altında kalan yararlıları kurtarma, mahsur kalanları kurtarma, altında insan, hayvan ve kıymetli eşya / maddelerin bulunduğu yıkıntıları kaldırmak, ulaşımı engelleyen yıkıntıları kaldırma, vb. belli başlı sorumluluklardan bazılarıdır.
Yine kurtarma ekiplerinin zamanında müdahale için geç kalmaları, sayı veya tesisat veya diğer nedenlerle yetersiz olmaları nedeniyle idarenin Hizmet Kusuruna gidilmesi mümkündür. Müdahale edilmemesi nedeniyle oluşan zararda artış meydana gelmesinde de hizmet kusuruna gidilmesi mümkündür.
Yargı yeri hizmetin niteliğini, idarenin sahip olduğu imkân ve araçları, somut olayın özelliklerini göz önünde bulundurarak idarenin gereken çabukluğu gösterip gösteremediğini ortaya koyar. Bu davada tanık dinletmek mümkün olmayıp, yazılı belgelerin sunumu zorunludur.
İdari Yargıda Tam Yargı Davası Açma Hakkı Olan Kişiler (Davacı)
Deprem nedeniyle yıkılan bina enkazında kalan ve yaralı kurtulan kişiler, ile yaşamını yitirdiyse yakınları tarafından maddi ve manevi tazminat davası açabilirler.
Yıkılan binada kiracı olarak yaşayan kişiler de tam yargı davası açabilir. Burada zarar gören kiracı, zararı nedeniyle açsa da yapı sahibi de başka nedenlerle tam yargı davası açabilir.
Deprem Sonrası İdari Yargıda Açılacak Olan Davanın Açılacağı Yer ve Açılma Süresi
Deprem nedeniyle idareye yönelik açılacak dava Tam Yargı Davasıdır. 2577 sayılı kanunun 13. Maddesine göre “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka bir suretle öğrendikleri tarihten itibaren (1) yıl ve herhalde eylem tarihinden itibaren beş (5) yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında otuz gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir” denilmiştir.
İdarenin deprem durumunda sorumlu tutulabileceği faaliyetler idari eylem olarak nitelendirilmektedir. Gerekli önlemleri almamak şeklindeki sorumlulukta olumsuz/ihmali eylem söz konusu iken yürüttüğü hizmette kusur olması da idari eylem olarak nitelendirilir.
Yapılacak başvurunun bu eylemin öğrenilmesinden itibaren 1 (bir) yıl içinde belediye, valilik, İçişleri Bakanlığı ve ilgili olabilecek bakanlıklara yapılması gerekmektedir. Ancak zarar ile idare arasındaki illiyet bağının sonradan anlaşılması halinde öğrenme tarihi bu tarih olarak nitelendirilecektir.
Deprem sonrası destek hizmetlerinin iyi işlememesi nedeniyle açılacak tam yargı davalarında süre ihmali eylem tarihinden itibaren başlayacaktır. Başvuru reddedilir ya da otuz gün içerisinde cevap verilmezse bu tarihten itibaren altmış gün içerisinde davanın açılması gerekir.
Açık ön karar, zarar görenin başvurusu üzerine idarenin yazılı olarak ret kararı vermesidir. Zımni ön karar ise idarenin başvuru tarihinden itibaren 60 gün içerisinde cevap vermemesi nedeniyle bu talebi zımnen reddettiğinin kabul edilmesidir.